top of page
Writer's picturealper özdil

Sosyal Medya Paylaşımı Motivasyonları

Updated: May 29, 2021

Merhaba,


Bu yazımda önce sosyal medyada bizleri paylaşmaya iten bazı sebepleri sıralayıp sonrasında - özellikle tekil şahıs ve çiftlerin ilişkileri üzerinden yaptıkları - kendini ifade etme (self expression) tipi paylaşımlara odaklanacağız.


Başlamadan Önce : Bu yazıdaki bilgileri ve daha fazlasını Felsefe & Psikoloji Podcastim "Fikirdemeler" in ikinci bölümünde dinleyebilirsiniz.



Paylaşma İsteğinin Sebepleri


Yapılan çalışmalara göre paylaşma isteğinin bir çok farklı sebebi ve bunları çeşitlendirecek yine çokça farklı parametreler olmasına rağmen şu ana başlıklar altında toplanabilir :


1-) Değer Yaratımı


Yeni bir araştırma veya çalışma yeni bir bilgi ortaya çıkarır. Bu yeni bilgi, bilgiyi paylaşan kişinin çevresince kabul görürse bu bir ortak değer yaratır. Her kişinin algısı farklı olacağından kimileri bu bilgi paylaşımını değersiz bulacakken, kimileri de değerli bulur. Aynı ilgi alanları üzerinde ortak değer görenler takibi arttırıken, diğerleri bu bilgi paylaşımını yok sayacaktır. Yine de kişi aldığı olumlu geri bildirimler üzerinden kendini görmezden gelenleri yok sayacak ve ilgi alanlarını paylaşmaya devam etme isteğinin sürekliliği olacaktır.


2-) Eğlence


Komik bir paylaşım, kolay ulaşılabilir ve basit bir mutluluk aracıdır. Çok kısa bir süre içinde ilgi görür ve viraldir. Bu bakımdan sosyal medya paylaşımlarının büyük çoğunluğu kısa ve eğlenceli görseller üzerinedir ve getirdiği mutluluk hissinden dolayı talep edilir.


3-) Bir Olayı/Kişiyi Desteklemek


Özellikle duygusallık içeren ve içinde insanların yardım talebi bulunduğu paylaşımlar hızlıca yayılır. Doğruluğu teyit edilmemiş olsa bile vicdanlara doğrudan hükmeder ve insanda paylaşma isteği uyandırır.


4-) İlişkilerin Paylaşımı :


Sosyal varlıklar olarak yaşantımızı (romantik) paylaşmak da ortak değer yaratımı, evrimsel kimliğimizden gelen yakın çevre farkındalığı (dedikodunun toplumu kontrol etme gücü) ve bilgi takibi ve kendini diğerleri ile karşılaştırma açısından büyük önem arz eder. Yazının ilerleyen kısmında özellikle buna detaylıca değineceğim.


5-) Kendini İfade Etme Tipi Paylaşım (Self-Expression)


Paylaşma aksiyonun en basit, sık kullanılan ve en motivasyonel çıkış noktası herhalde kendini ifade etmektir. (self-expression)


Sosyal Medyada kendini ifade etmek iki alt kategori olarak değerlendirilebilir.


5a-) Gerçek Kendimizin İfadesi : Bu diğer kategoriye nazaran daha ender rastlanan bir durumdur. Burada kişi kendini, gerçek hayatta ve kendi başınayken nasıl ise diğerlerinin karşısında da bu şekilde sergilemekten çekinmez.


5b-) İdeal Kendimizin İfadesi : Bu kendini ifade etme tipi paylaşımları sosyal medya içeriğinin çok büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Basit anlatımı ile kişiler "Olması gerektiğini düşündüğü, kendisi için en ideal olan" bir kişiliğe bürünür ve normalde olmadığı bir karakteri veya yaşamadığı bir hayatı yaşıyormuş gibi gözükmeye çalışır. Yazımın devamında buna da detaylı şekilde değineceğim.


Tabiiki bu iki ayrı ifade ediş tarzının paylaşım şekilleri de farklı olacaktır.


6-) Kendini Tatmin Etme


Çoğu insan sadece beğeni almak ve paylaştığı içeriğe gelecek positif bildirimler ona hoş ve mutlu edici geldiği için paylaşma isteği duyar. Takipçisinin artmasındansa sadece başkaları tarafından beğeni almak kişiye positif bir motivasyon sağlar.




 

Bazı ana paylaşma sebeplerine kısaca değindikten sonra tekil ve ikili - diyadik (ilişki) paylaşımlara biraz daha detaylıca bakalım.



Kişinin Kendini İfade Ettiği Tekil Paylaşımlar :


Bu davranış modelinin temelinde; toplumun aynası olma talebi ve kabul görme isteği yatıyor. Burada ayna yerine konulan sizsiniz. Diğer bireyler size bakıp, kendilerinde size ait olan bir şey bulacaklar, kendi hayatlarında sizlerin yansımalarını bulacaklar. Paylaşımı yaptığınız anda bu isteği/sinyali diğer insanların bilinçaltına otomatik olarak göndermiş oluyorsunuz.


Bu talep karşılık bulduğunda, İdeal Siz'in Gerçek Siz'den daha gerçek ve doğru olduğu izlenimine kapılıp gerçeği manipüle edebildiğinizi düşünüyorsunuz. Diğer insanlara yansıtılmış İdeal Siz'e olan talebin daha yoğun olduğunu gördüğünüzde de kontrol artık tamamen ona geçmiş oluyor ve bu bulaşıcı olduğu için Gerçek Siz'i tanımayan insanlar da sizin gibi olmaya çalışarak İdeal Kendilerine dönüşme (sosya medyada) yoluna gidiyorlar. Bu da sizin, Gerçek Olan sizden ziyade İdeal Olan sizi daha sık sergilemenizi ve sosyal medyada tamamen İdeal Siz'e dönüşmenizi sağlıyor.


(En Yukarıda bahsettiğimiz gibi herhangi bir şeyi haber veren, görsel ve işitsel sanat içeren - değer oluşturan - paylaşımları ayrı tutuyoruz, burada bahsi geçen, sizin yaşantınıza ait olan kişisel bir bilgi ve durumu fotoğraflayan paylaşımlar)


Ayrıca Bu yansıma ve kabul görme talebinin çıktıları tamamen paylaşımı yapan kişinin, kişilik tipi ile doğrudan ilgilidir. Örneğin ; eleştiri kabul edebilen, açık fikirli (intuitive & perceiving odaklı) biri , paylaşımının sonucunda gelecek geri bildirimleri önemser ve bunları gözden geçirip faydası için aksiyon alırken, yargılayıcı ve eleştiri kabul etmeyen duygusal biri (judging & sensing odaklı), bu geri bildirimi hayatına yapılmış bir sabotaj olarak kabul edecek (ayna isteğinin geri çevirilmesi ve ideal kendinin reddedilmesi) ve muhtemelen o kişiyi gelecekteki olası olumsuz eleştirilere karşı engelleme/kısıtlama yoluna gidecektir çünkü bu İdeal Kendi'sine zarar verecektir ve İdeal Kendisi kabul gördüğü biri Gerçek Kendisine bir daha dönmek istemez. Bunu yaparsa hem insanlar gerçek olanı görüp uzaklaşacak hem de bu ona muhtemel bir depresyon olarak geri dönecektir.


Not : Gördüğümüz gibi burada yapılan kabul ve ideal olanın beğenilme talebi diğer insanlar tarafından karşılık bulmadığında şiddet hemen devreye giriyor ve paylaşımı yapan (ideal olan) kişi ayna rolünü kusursuz oynadığını düşündüğü için, ona göre olumsuz eleştiri yapan ve ideal olana zarar verdiğini düşündüğü kişileri, kurmaya çalıştığı ortak sahte alandan uzaklaştırma yoluna gidiyor.


Sosyal medya platformları, arayüzlerini, kişiye herhangi bir sebep ile "rahatsızlık" verenleri engelleme yönündeki opsiyonlarını gün geçtikçe arttırıyor. Herkese kendi küçük alanlarında kontrolü tamamen kendilerine vererek, bir bakıma da fikir özgürlüklerinin önüne geçilmiş olup, kişiye, eleştirilerden ve kötü enerjilerden (bad vibes) filtrelenmiş temiz bir takipçi (aynaya bakanlar) zemini hazırlıyor. İdeal Olan'ın devamlığı ve bulaşıcı olması için bu şart.







Diyadik (İlişki Odaklı) Paylaşımlar


Kendini İfade Etme paylaşımlarının (ideal olan) temelde ayna görevi gördüğünü ve kabul görme talebi olduğunu söyledik. Peki bu diyadik paylaşımlar (iki kişiyi ilgilendiren) perspektifinde tam olarak nereye oturuyor?


Elbette kolayca tahmin ettiğiniz gibi, ilki iki kişinin kendileri hakkındaki durumlarının başkaları tarafından da kabul görüldüğünü, yine onlara teyit ettirme isteği ve rol modellik, kabul görecek ideal ilişki imajının yaratılması talebi.


(Bu diyadik, aslında bir romantik ilişki olmak zorunda da değil.


Örneğin ; "kendi arasında eğlenceli iki arkadaş" sürekli birbirleri ile olan komik diyalog ve aralarındaki esprileri birbirlerini mentionlarayak paylaşıyorsa, onlar da aslında topluma "Biz çok komiğiz ve arkadaşlığımız bu şekilde çok ideal. Sizce de öyle değil mi? Bakın" mesajını veriyor. Bu durumda gerçekte öyle olup olmamasının çok önemi yok. Bu iki arkadaş gerçekten komik diyaloglara sahip olabilirler. Burada odaklandığımız nokta sıklıkla bunun herkes tarafından görünür şekilde, göze batırırcasına paylaşılması ve bu iki kişinin yaşadıklarının arkadaşlıklarının ideal olan form olduğunu kabul ettirme isteği. Ancak birazdan bahsedeciğimiz sebepler ile bunun aslında temelinde endişe barındıran psikolojik bir dışavurum olduğunu göreceğiz...)


...Konfüçyus'un bir sözü vardır. "Üstün insan tatmin olmuş ve sakindir, Alçak insan ise her zaman endişeli ve tetiktedir." (Tam çevirisi bu şekilde değil ama en yakını bu) Elbette bu sözü bir hakaret olarak kullanmıyorum. Diğerlerini ilgilendirmeyen bir konu başlığı altında sık paylaşım yapılışının, aslında "endişe" duygusunun ve kendileri için bile "gerçek" olmadığının farkındalığının yarattığı "stresin" dışavurumu olduğunu vurgulamak için değiniyorum. (İnsan vicdanından asla saklanamaz)


Temel baskın duygu olarak endişenin dışavurumu olarak gördüğümüz, çiftlerin çok sık ilişkilerini, başkalarının gözü önünde yaşamaları veya birlikte olduklarını gösteren paylaşımlar bize alt metinler olarak şunları ifade ediyor :


1-) Partnerini ve dolayısı ile ilişkiyi kaybetme endişesi ile, partnerinin sürekli sahipli olduğunu çevresine ilan edip/vurgulayıp, rakiplerine göz dağı vermek için bu paylaşımların belli aralıklar ile devamlılığı sağlanıyor. Bu kötü bir taktik değil, istatistiksel olarak profil fotosu çift içeren kişilere karşı, karşı cinsin yaklaşımı çoğunlukla uzaklaşma yönünde oluyor. Bu koruma mekanizması pratikte işleyen bir taktik ancak aynı zamanda sağlıklı olmayan bir ilişkiye de işaret ediyor. (Korku ve endişe temelli kurulmuş tüm ilişkiler sağlıksızdırdan yola çıkarak)


2-) Diğer tekil paylaşımların da ana prensibi olan, kendilerinin ilişkilerini görmek istedikleri şekilde (İdeal İlişki), başkalarının da onlara bu gözle bakmasını sağlayıp "İdeal İlişkinin" teyidini dışarıdan almak ve dolayısı ile "bizim ilişkimiz çok iyi" sahte kazanımını elde ederek, endişe halinden uzaklaşmak. Ayrıca benzer durumda/fikirde olan diğer insanlarla etkileşimde kalıp ilüzyonun devamlılığını sağyalabilmek. İstatistiksel olarak yaklaşırsak bu denklem %100 doğrudur demek yanlış olur ancak yüksek bir yüzde ile ne kadar çok ilişkiye dair şey paylaşıyorsan o kadar çok ilişki ile ilgili gizli endişelerin vardır denkleminin yanlış olmadığını görüyoruz. (yapılan çalışmalara göre)


Sesli düşünelim...Hiç bir ilişki kavgasız gürültüsüz olmaz. Zaman zaman sürtüşmeler ve tartışmalar olabilir, sağlıklı bir ilişkide bunlar da söz konusudur ancak biz sosyal medyada bunları asla görmeyiz. Hep mutlu ve her fırsatta birbirini sevdiğini başkasının göreceği şekilde paylaşanları sıklıkla görürüz. Bu paylaşımların mantıksal olarak samimi olmayışı da buradan gelir çünkü samimiyet şeffaflıktır ve şeffaflık bir şeyin tek yüzünü değil her yüzünü olduğu şekilde paylaşıma açmaktır.


Paylaşımlar tek taraflıdır, ilişkinin her yüzünü göstermez, gerçeği gizlemeye meyillidir -ki bu yanlış bir davranış modeli değil, kimse birbiri ile tartışan bir çifti görmek istemez çünkü "ayna" burda da kendini gösterecektir. Zaten ilişkisinde mutsuz olan biri, diğer çiftlerdeki mutsuzlukları da görürse, bunu kendince normalleştirecek, giderek kabullenecek ve mutsuzluğunu daha da baskılayaktır. Zaten ideal olana benzeme fikri de bu baskıdan doğar. Aynı şekilde "ideal ilişki" izlenimi veren çiftlere bakıp, onlara benzemek isteyecektir. Ancak gerçek bu şekilde işlemediği için, O da baz aldığı "ideal ilişki" gibi sahte ve yansıtmalı paylaşımlara başlayacaktır. Endişesini bu şekilde kolayca pasifize edecektir.


Psikoloji çalışmaları, gerçek mutlu çiftlerin (hatta bireylerin) sosyal medyada daha az aktif ve görünür olduğunu ve (diyadik) paylaşımlarda hiç ya da çok daha az bulunduklarını göstermekte. (Kendini İfade Etme tipi paylaşımlardan bahsediyoruz)





Bu konudaki kendi yorumum :


Sevgi ulvi bir duygu ise, bunu kutsallaştırıp kendimize saklamayı tercih ederiz. Bunu 3. bir şahısın görmesine ihtiyaç duymayız. 3. şahısların görmesine ihtiyaç duyuyorsak bu ilişkinin sevgi değil alışkanlık/bağımlılık temelli olduğunu gösterir ki bu bir ilişkide iki tarafı da yoran büyük bir yüktür. Özgür, hür bir sevgi/bağ, endişe ve korku içermez ve iki tarafa da (belli seviyede) özgürlük tanır.


Gerçek sevgi ile bağlı olan biri, bu ilişkiyi kendi içinde yaşamayı tercih eder ve diğerlerinden saklama ihtiyacı hisseder çünkü bu sevgi bağı o kişi için kutsaldır ve muhafaza etmek ister ancak bunu diğerlerinin göreceği şekilde "şov" halinde yaşayanların hisleri temelde sevgi değil, bu sözüm ona sahte bağlılığın yarattığı endişe, korku ve çoğunlukla da özgürsüzlük hissiyatıdır.


Sevgiler

Alper Özdil

565 views0 comments

Recent Posts

See All

Commentaires


bottom of page